Abstract
İ‘câzü’l-Kur’ân literatürüne bakıldığında ilim adamlarının i‘câzın ne anlama geldiği, tehaddînin mâhiyeti ve bu olgunun ne şekilde tahakkuk ettiği konusunda birtakım çözüm yolları bulmaya çalıştıkları; bu konuyu nazm, fesâhat ve belâgatla ilişkilendirerek çok sayıda teori ortaya koydukları görülmektedir. Bu bağlamda Kur’ân metninin ne kadarının mu‘ciz olduğu, muârızlarına müteveccih tehaddînin asgari miktarı meselesinde serdedilen görüşlerden biri, Kur’ân’ın iç düzenin en küçük birimi olan âyetle tehaddîdir. İslâm düşünce tarihinin klasik ve modern dönemlerinde savunucusu bulunan bu yaklaşıma göre Kur’ân’ın en küçük birimi olan âyet veya âyet eczâsı, mu‘ciz olmakta ve muarızlara bunlarla meydan okunmaktadır. Konuya ilişkin daha önce bir çalışmanın yapılmamış olmasından hareketle i‘câzü’l-Kur’ân literatürüne katkı sunmayı amaçlayan bu çalışmada, tehaddînin âyetle tahakkuk ettiğini belirten ilim adamlarının istidlâl yöntemleri önce deskriptif bir üslupla aktarılmakta, akabinde bunlar analitik bir bakış açısıyla irdelenmektedir. Son olarak da âyetle tehaddî teorisinin Kur’ân’ın bütünlüğüne riayet ilkesine uyup uymadığı test edilmekte ve bu bağlamda i‘câz olgusunun mâhiyeti incelenmektedir. Sonuç olarak mezkûr ilke esas alındığında fesâhat ve belâgat yönlerinin her âyette eşit düzeyde tahakkuk ettiğini söylemek mümkün gözükmemektedir. Zira Kur’ân’da iki harften ya da tek kelimeden oluşan âyetlerin tehaddîye veya mu‘cizeye konu olduğunu aklen ileri sürmek mümkün değildir. Bu durumda tehaddînin kısa veya uzun olmasına bakılmaksızın âyet veya âyet parçacıklarında değil de her bir sûrenin bütünlüğünde gerçekleştiğini savunmanın daha isabetli bir yaklaşım olduğu kanaatine ulaşılmaktadır.