Atebe 7:99-113 (
2022)
Copy
BIBTEX
Abstract
İslam düşüncesinde dillerin ortaya çıkışı konusu, dilbilimsel çalışma ve tartışmaların büyük bir bölümünü oluşturmuştur. Bu tartışmalarda en büyük pay usul ve kelâm âlimlerine aittir. Müslümanlar, dillerin ortaya çıkmasıyla ilgili iki teori öne sürmüşlerdir: Birincisi, tevkîf teorisidir. Buna göre dil ilahi bir mevhibe olup insana Allah tarafından öğretilmiştir. Çok kadim olan bu teori Yunan filozofları tarafından da savunulmuştur. İkinci teori ise tevfîk teorisidir. Bu teorinin sahipleri dilin toplumsal uzlaşı ile doğduğunu öngörürler. Bu teoriyi savunanların çoğu, delillerini aklî temele dayandıran Muʻtezile’ye mensup olup metinleri kendi görüşlerine uygun bir şekilde yorumlamışlardır. Bazı âlimler ise bu iki teoriyi uzlaştırmaya çalışmışlardır. Buna göre Cenâb-ı Hak, insana kavram üretme yeteneği vermiş ve bunun için uygun mekanizmalar bahşetmiştir. Fakat yine de dilin ilk kökeninin tevkîfî olması gerekir ki sonradan insan dili gelişim gösterebilsin. Kādî Abdülcebbâr bu konuda farklı bir görüş ortaya atar. Ona göre ilk dil tevkîfî olamaz tam aksine Allah'ın hitabını anlamamız için tevfîkî olması gerekir. Allah'ın insana anladığı bir dille hitap etmesi gerektiği deliline istinaden, Kādî Abdülcebbâr bu teoriyi savunmuştur. Yukarıdaki tartışma dilin ilk kökeni ile ilgilidir. İlk dilden sonra gelen dillere gelince, Kādî Abdülcebbâr onların çıkışı hakkında kesin bir şey söylemez. Yani hem tevkîfî olabilir hem de tevfîkî olma ihtimali mevcuttur. Bu iki ihtimalin hiçbirini destekleyecek bir delil yoktur. Kādî Abdülcebbâr, Allah'ın iradesini anlamak için öngördüğü bu durumun nasıl olması gerektiğini bir örnekle açıklıyor. O, öncelikle bir kelimenin bir lafzı ifade-işaret etmesi gerektiğini ve bunun da mutlaka belli bir maksat için konulmuş olması gerektiğini savunur. İsim, konulduğu şeye niyete bir gayeye uygun olarak işaret etmelidir. Modern dilbilimde ise, yukarıdaki iki teori haricinde birkaç teori daha ortaya atılmıştır. Modern dilbilim kitaplarında büyük yer tutan ve on sekizinci yüzyılın sonunda ortaya çıkan ilk dilin kökeni teorisi; dilin insan türünün özel bir içgüdüsünden kaynaklandığını belirten ve onun doğuştan geldiğini savunan teoridir. Yani insanda, her duyusal ve ahlaki algısını bir kelime ile ifade etmesini sağlayan bir fıtratı vardır. Modern teorilerden biri de, kelimelerin ilk oluşumunun insanın duyduğu doğal sesleri taklit etmesiyle ortaya çıktığını ve bu seslerin kaynağının onlardan isimler türetmeye yönelttiğini savunan taklit teorisidir. Bu çalışmada Kādî Abdülcebbâr’ın dilin kökenine dair özgün teorisi ve teorisini desteklemek için ortaya koyduğu akli deliller ele alınmaktadır.