The current study aimed to construct a multicultural psychological empowerment scale for Saudi women depending on the four dimensions of psychological empowerment, namely, meaningfulness, impact, self-efficacy, and self-determination. It was applied to a sample of Saudi women from various age categories, different social, educational, and employment status, and geographical regions. Pooled confirmatory factor analysis was using to determine the reliability and validity of the scale. As a result, the reliability and validity of the entire model were satisfied. Specifically, the composite (...) reliability values fell in the range between 0.804 and 0.883. Meanwhile, the convergent validity was achieved as these values produced from each construct were higher than the acceptable limit of 0.50. Also, the construct validity of fitness indexes was achieved. In its final form, multicultural psychological empowerment scale for Saudi Women included phrases distributed over its four dimensions. The study suggested systematic measurements of psychological empowerment for Saudi women from different categories, targeted with therapeutic, preventative and developmental visions, plans, and programs to determine the extent of their psychological empowerment. (shrink)

The unsettling fear of COVID-19 infections has caused a new trend in consumer behavior in the food and beverage industry. The unprecedented COVID-19 pandemic has shifted consumers’ preferences from eat-in to online delivery. This research aims to measure the impact of consumers’ motivation to protect themselves from contracting COVID-19, which explains why people switch from eat-in to online food delivery. We adopted the theory of protection motivation to explain consumer switching behavior during the COVID-19 pandemic. The present study investigated the (...) mediating effect of switching intention on the relationship between vulnerability, altruistic fear, anticipated regret, and switching behavior. Simultaneously, we examined the role of brand awareness as a moderator of behavioral choices of consumers switching from eat-in to online delivery. We collected data from 681 eatery consumers in Kuala Terengganu, Malaysia, using scenario-based survey questionnaires. Then, the data were analyzed using structural equation modeling. This new generation analysis was conducted using the analysis of moment structure and the statistical package for social science. The results indicated that consumer vulnerability, altruistic fear, and anticipated regret of COVID-19 increased consumers’ propensity to shift from eat-in to online food delivery. Allegedly, consumer behavioral control and intention of switching toward online delivery were pointedly affected by switching behavior. The results indicated that consumer vulnerability, altruistic fear, and anticipated regret of COVID-19 increased the shifting of restaurant dine-in patterns and made the intention to switch to online delivery. Consumers’ alleged behavioral control and their intention of switching toward online delivery were pointedly affected by switching behavior. We also found that brand awareness moderately affects switching behavior toward restaurant settings. The present research contributes to developing the consumer behavior model of switching from eat-in to online delivery. This study also provides eatery customers and the business community with a safer and healthier proposition of shifting to online food delivery during the pandemic. (shrink)

Yüksek din öğretimi kurumları diğer alanlar gibi günümüzde üniversite bünyesinde faaliyet göstermektedir. Ülkeler tarihsel, kültürel ve devlet yapıları doğrultusunda kendi kurumlarını kurup geliştirmekle birlikte, dünyadaki benzer diğer kurumların tecrübe ve birikimlerinin öğrenilmesi üniversitelerin gelişimi için önem arzetmektedir. Karşılaştırmalı çalışmaların bu konuda dikkate değer katkıları bulunmaktadır. Bu çalışmada, Malezya ve Türkiye'deki yüksek din öğretimi tarih, mevcut durum, hedefler, program yapısı, öğrenci kabulü ve mezun istihdam edilebilirliği gibi 6 farklı tema üzerinden karşılaştırılması hedeflenmektedir. Malezya ve Türkiye, nüfuslarının çoğunluğu Müslüman olmakla birlikte, devlet (...) ve toplum yapısı açısından birbirinden oldukça farklı iki ülkeyi temsil etmektedirler. Nitel, literatür bazlı olan bu çalışma doküman analizine dayanmaktadır. Her iki ülkedeki yüksek din öğretimini anlamak ve ortaya koymak amacıyla resmi belgeler, akademik makaleler ve internet kaynakları kullanılmıştır. Makalenin bulguları şöyledir: Türkiye'de yüksek din öğretiminin gelişimi kesintili olmuştur ve önemli siyasi değişimler yüksek din eğitimini etkilemiş olduğundan din siyaseti ile yakından ilişkilidir. Buna karşılık, Malezya'da yüksek din öğretiminin gelişimi daha istikrarlı olmuştur. Siyasi partilerin din siyaseti ve seçim hesapları Malezya'daki yüksek İslami öğretimini etkilemiş olsa da, bu en azından kurumlarının kapanmalarına veya sayılarının dramatik bir şekilde azaltılmasına yol açmamıştır. Güncele bakıldığında yüksek din öğretimi kurumlarının her iki ülkede de gelişmekte olduğu, ancak Türkiye'de bunun (en azıdan sayısal olarak) Malezya'dan daha hızlı olduğu anlaşılmaktadır. Yüksek din öğretiminin amaçlarıyla ilgili olarak, amaçların ve program çıktılarının ulusal bir kurum tarafından belirlendiği Malezya'da Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat ve dinini icra eden öğrencilerin yetiştirilmesine doğrudan atıflar vardır. Türkiye'de tarihsel olarak, ilahiyat fakültelerinin resmi misyonları, kısmen ilahiyatın laik bir üniversitedeki yerini meşrulaştırmak amacıyla modern amaçlara/kavramlara daha çok yer vermekte idi. Ancak son yıllarda açıkça İslami değer ve kavramlara atıflar yapan amaç ve misyonlar belirlenmektedir. Ancak ilahiyat/İslami ilimler fakültelerinin amaçlarını belirleyen ulusal bir kurumun olmaması nedeniyle, resmi misyon ve vizyon ifadeleri düzensiz görünmektedir, ancak akreditasyon süreci daha ortak ve bütünlüklü amaç ve program çıktılarının belirlenmesini sağlayabilir. Türkiye'de yüksek din öğretimi, Malezya’nın aksine, resmi olarak İslam'ın herhangi bir mezhebini benimsememekte olup, bu çoğulculuk ve çeşitliliğin olduğu modern bir toplum için daha uyumlu ve bütünleştirici olma fırsatı sunmaktadır. Malezya'da İslami bilgiyi mesleki bilgiyle bütünleştirmeyi amaçlayan farklı yüksek din öğretimi programları vardır. Bu, çok yönlü ve disiplinler arası programların ve uzmanlıkların oluşturulmasını sağlamıştır. Bu programlardan mezun olanlar ise güvenlikten finansa, yargıdan din hizmetlerine kadar çok farklı mesleklerde çalışabilmektedir. Türkiye’deki yüksek din öğretimi fakülteleri ise sadece tek bir program sunmakta olup, çoklu ve disiplinler arası programlar bulunmamaktadır. İki ülke arasındaki bir diğer önemli fark, öğrenci kabul sürecidir. Malezya'da farklı ortaöğretim sonrası eğitim/sınav sistemleri bulunurken, Türkiye'de merkezi bir üniversite giriş sınavı vardır. Farklı sınav sistemlerine rağmen, Malezya'da öğrencilerin İslami ilimler programlarına kaydolabilmeleri için İslam eğitimi, Arapça ve İngilizce konularında sağlam bir altyapıya sahip olmaları gerekmektedir; Türkiye'de ise üniversite sınavında din eğitimi ile ilgili çok az soru bulunmakta; bu nedenle, yüksek din öğretimi için din eğitimi, Arapça veya İngilizce herhangi bir altyapıya gerek bulunmamaktadır. Bu, din eğitimi geçmişi olmayanlar için bir fırsat olsa da, ilahiyat/İslami ilimler fakültelerinin Kuran okumayı öğretmek gibi en basit işlerden başlaması problemini gündeme getirmektedir. Son olarak, her iki ülkede de yüksek din öğretimi mezunlarının istihdam edilebilirliğinin en acil sorunlardan biri olduğu, ancak bu sorunun Türkiye'de Malezya'dan daha fazla olduğu anlaşılmaktadır. (shrink)

This research examines the complex interplay of religiosity, sexuality, and infidelity. We adopted a case study approach in this research, and discourse was made central to the analysis. There were two participants; both identified as homosexuals. One participant, Fahrin, is married while the other, Muzz, is divorced at the time of the interview. The participants were subjected to an in-depth, semi-structured interview to gauge their experiences, perceptions, opinions, beliefs, and thoughts on their sexuality, Islamic faith as well as relationship with (...) their spouses. The data were then transcribed and analyzed using the Discursive Action Model and Discursive Psychology frameworks. From the analysis, two overarching themes were identified. They are the allocation of blame and accountability and the participants’ attachment to their Islamic identity. The discussion then revolves around the societal role that pressures gay men to marry women and contextualizes the position of Islam on Homosexuality. (shrink)